Boşanmadan Vazgeçme (Feragat)
Feragat, bir kimsenin hakkından kendi isteği ile vazgeçmesidir.
Davadan feragat davaya son veren bir taraf işlemi olarak Hukuk Muhakemeleri Kanununda düzenlenmiştir. Feragatin gerek maddi hukukta gerekse usul hukukunda sonuçları vardır. Bu yüzden feragatin hukuki niteliği konusunda doktrinde çeşitli görüşler bulunmaktadır. Biz feragat kurumunun hem maddi hukuku hem de usul hukukunu ilgilendirdiği için çift karakterli olduğu görüşüne katılıyoruz.
Davadan feragat, davacının netice-i talebinden kısmen veya tamamen vazgeçmesini sağlayan bir işlemdir. Görüldüğü gibi davadan feragat yalnızca davacı tarafından yapılabilir.
Davadan feragat, tasarruf ilkesinin bir sonucudur.
Davadan feragat derdest bir davada yapılabilir. Derdestlik, davanın açılmasından itibaren başlayan ve kural olarak şekli anlamda hükmün kesinleşmesine kadar geçen sürece denir. Yani hüküm kesinleşinceye kadar davadan feragat edilebilir. Hüküm kesinleştikten sonra ise derdest bir dava kalmayacağından davadan feragat etmek de mümkün değildir.
Davadan feragat, davacının tek taraflı irade beyanı ile derdest bir davada, mahkemeye karşı yapılır. Feragat beyanı, açık ve kesin olmalıdır.
Feragat, davacının tek taraflı irade beyanı ile tamamlandığından, davalının kabulüne bağlı değildir. Davalının bu durumda muvafakati aranmaz. Hatta mahkemenin de feragati kabul etmeye yönelik bir işlem yapması gerekmez. Mahkeme sadece davacının feragat beyanının gerçekten feragat olup olmadığını ve feragatin kanunun öngördüğü şekilde yapılıp yapılmadığını araştırır. Bununla birlikte istisnai olarak bazı davalardan feragat edilemez. Davacı, davadan feragat ettiğini beyan etse bile, mahkeme davayı devam ettirmekle yükümlüdür. Bu davalar genellikle tarafların üzerinde serbestçe tasarrufta bulunamayacağı ve re’sen hareket ilkesinin uygulandığı davalardır.
Feragat tek taraflı hukuki bir işlem ile bir hukuki ilişkiyi sona erdirdiğinden yenilik doğuran bir haktır. Şarta bağlı olarak yapılamaz. Ayrıca yenilik doğuran bir hak olarak bir defa kullanılmakla sona erer. Bu yüzden kural olarak feragatten dönmek mümkün değildir. Böylece davalının, davacının feragat beyanına güveni de korunmuş olur.
Davadan feragat kesin hüküm gibi sonuç doğurur. Dava tüm sonuçları ile birlikte ortadan kalkar.
Boşanma davası, kanunda belirtilen sebeplerin biri veya birkaçına dayanılarak evlilik birliğine hâkim tarafından son verilmesini amaçlayan, yenilik doğuran (inşai) bir davadır. Tarafların dava konusu üzerinde tasarruf yetkisi bulunmasa bile, boşanma davasından feragat mümkündür.
Boşanma davasından duruşmada sözlü olarak ya da davacının imzasının ona ait olduğunu ortaya koyan noter veya hâkim huzurunda verildiğini ortaya koyan şerhi içeren dilekçe ile de feragat edilebilir. İlk derece mahkemesindeki dava sona erdikten sonra da karar kesinleşmeden temyiz (veya istinaf) yoluyla da boşanma davasından feragat mümkündür. Bu durumda yargıtay (veya bölge adliye mahkemesi) ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu boşanma kararını bozar ve evlilik birliği devam eder.
Doktrindeki bir görüşe göre diğer dava türlerinden farklı olarak, boşanma davasından feragat, haktan da feragat anlamına gelmez, buradaki feragat aslında, boşanma davasının dayanağını oluşturan iddia veya boşanma sebeplerinden vazgeçmek anlamını taşır. Böylece boşanma davasından feragat edildikten sonra devam edegelen evlilik birliği içinde meydana gelen yeni sebeplere dayanarak boşanma davasının açılabilmesi mümkündür. Burada önemli olan husus tekrar açılan boşanma davasında dayanılan boşanma sebeplerinin ilk açılan boşanma davasından feragat edildikten sonra meydana gelmesidir. Şüphesiz davacı kural olarak feragat ettiği boşanma davasında ileri sürdüğü boşanma sebebini meydana getiren eylemlere dayanarak tekrar dava açamaz. Çünkü boşanma davasından feragat halinde, yargıtay kararlarında da ifade edildiği gibi, bu tarihe kadar gerçekleşmiş olan kusurlu eylemler affedilmiş sayılır. Konuyu bir örnekle açıklamak gerekirse, eşlerden biri diğer eşin zina eylemi sebebiyle boşanma davası açmış ve bu davadan daha sonra feragat etmiş ise tekrar aynı zina eylemine dayanarak boşanma davası açamaz. Feragat bu eylemin affedildiği anlamına gelir. Ancak feragat, zina sebebiyle boşanma davası açma hakkını bertaraf etmez. Feragat edilen davadaki davalı eş davanın feragatle sonuçlanmasının ardından tekrar zina yaparsa davacı eş bu sebeple tekrar boşanma davası açabilir. Bununla birlikte yine boşanma davasından feragat edildikten sonra kanunda sayılan diğer boşanma sebeplerinden herhangi birinin varlığı (terk, hayata kast , onur kırıcı davranış, pek kötü muamele, akıl hastalığı, evlilik birliğinin temelinden sarsılması, anlaşmalı boşanma ) halinde bu sebeplere dayanarak dava açılabilir.
Boşanma davasından feragat edildiği takdirde daha sonra fiili ayrılık (ortak hayatın yeniden kurulamaması) sebebiyle tekrar boşanma davası açılabilir. Bunun için boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış davanın reddedilmesi ve bu kararın kesinleşmesinden itibaren üç yılın geçmiş olması gerekir. Davadan feragatin kesin hüküm gibi sonuç doğurduğunu yukarıda da ifade etmiştik. Bu durumda boşanma davasında feragat edildiğinde feragat tarihinden itibaren üç yıl boyunca ortak hayat tekrar kurulamazsa bu sebeple boşanma davası açılabilir. Bu durumda hakim boşanmaya karar vermek zorundadır.
Feragatin yenilik doğuran bir hak olduğunu, kullanma ile sona erdiğini, dolayısıyla kullanılmayla sona eren bu haktan kural olarak dönülemeyeceğini yukarıda belirtmiştik. Ancak irade sakatlığı halinde feragatten dönmek mümkündür. Nitekim Hukuk Muhakemeleri Kanunu irade bozukluğu halinde feragatin iptalinin istenebileceğine cevaz vermiştir. Davadan feragatin hata sonucu yapıldığı veya hile ile feragat edildiği ya da korku sonucu feragat edildiği iddiası bulunuyor ise, hatanın veya hilenin anlaşıldığı ya da korkunun ortadan kalktığı tarihten itibaren bir yıl içinde feragatin iptali davası açılmalıdır. Hata, hile veya ikrah nedeniyle feragatin geçersizliği iddiasıyla açılan dava kabul edilirse, bu durumda feragat beyanı geçersiz kabul edilerek, davaya kaldığı yerden devam edilmelidir.
Boşanma Davasında Vazgeçme (Davanın Geri Alınması)
Davadan vazgeçme, feragatten farklı olarak karşı tarafın (davalının) açık rızasını gerektirir. Davadan vazgeçen davacı yeniden harç ödemek suretiyle aynı davayı tekrar açabilir ve bu durum davalı aleyhine bir spekülasyon yaratır. Davalı dilerse davanın tamamlanmasını isteyebilir dilerse de davacının vazgeçmesine açıkça muvafakat vererek tekrar aynı davayla karşılaşma riskine katlanır. Davalı, davacının davayı geri almasına açık bir şekilde rıza gösterirse mahkeme, davanın esası hakkında bir karar vermez; “davanın, davacı tarafından geri alındığı ve davalının da buna muvafakat etmesi nedeni ile son bulduğunu” belirtmekle yetinir. Davanın bu şekilde geri alınması ile dava hiç açılmamış sayılır ve davanın açılması ile doğan sonuçlar geçmişe etkili olarak ortadan kalkar.
Davacının boşanma davasından vazgeçmesi ve davalının da vazgeçmeye açıkça rıza göstermesi halinde dava açılmamış sayılacağından davacı eş şartları devam ediyorsa tekrar aynı boşanma sebebine dayanarak boşanma davası açabilir. Ancak bu durumda kesinleşmiş bir mahkeme kararının varlığından bahsedilemeyeceğinden TMK m.166/3 ortak hayatın yeniden kurulamaması boşanma sebebine dayanarak dava açamayacağı düşünülebilir.
Vazgeçilen davada zina(m.161) ya da hayat kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış(m.162) boşanma sebeplerinden biri nedeniyle dava açılmış ise bu sebeplere dayanarak tekrar dava açılabilmesinin mümkün olup olmadığı somut olarak irdelenmelidir. Çünkü bu boşanma sebeplerinin oluşabilmesi için karşı tarafın bu eylemlerinin affedilmemiş olması gerekir. Davadan vazgeçme affetme olarak nitelendirildiği takdirde şartları oluşmadığı için bu nedenlere dayanarak boşanma davası açılamaz. Affetme olarak nitelendirilip nitelendirilmemesinde somut olayın şartları, vazgeçme kararının gerekçesinin yorumu dikkate alınır.